kpss konu anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kpss konu anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2016 Çarşamba

Bilişsel Ağırlıklı Davranışçı Kuramlar / Gestalt Kuramı



Bilişsel Ağırlıklı Davranışçı Kuramlar

İşaret - Gestalt Kuramı - Tolman

Tolman , kuramını ilk olarak amaçlı davranışçılık olarak daha sonra ise işaret gestalt ya da beklenti kuramı olarak adlandırmıştır.
Tolman öğrenme kuramı davranışçılık ile gstalt’ı  birleştiren bir Kuramdır.
Tolman davranışçılar gibi psikolojinin tamamıyla objektif bir bilim olmasının savunmuş içe bakış yöntemini reddetmiştir.
Davranışçılar gibi davranışların açıkça ölçülmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak Tolman davranışların davranışın bilişsel yönüne çok az değer verdiğini düşünmüştür.

Ayrıca Tolman davranışların savunduğu gibi küçük davranış birimleri ile hareketlerle değil, bütüncü davranışlarla çalışmak gerektiğini savunmuştur.

Tolman’a göre davranış amaca yöneliktir ve davranış ulaşılacak amaç doğrultusunda çevre koşullarına göre değiştirilebilir uyum sağlanabilir bir özelliğe sahiptir.

Tolman’a göre öğrenme temel olarak çevreyi keşfetmek sürecidir.
Organizma araştırma yoluyla belli bazı olayların belirli başka olaylara yol açtığını ya da bir işaretin diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunu kullanarak amacına ulaşır.
Bu öğrenme türüne uyarıcı tepki (u- )t öğrenme değil,  uyarıcı uyarıcı ( u- u) öğrenme denilmektedir.

Ödül Beklentisi: Organizma problem durumlarında amaca ulaşmak için çaba sarf eder.
Hangi yolu izler ise ile ulaşabileceğini belirlemeye çalışır.
Bana göre bir problem çözme durumunda amacı nerede olduğunu ve bu amaca ulaşmak için izleyeceğimiz en kısa yolu öğreniriz.
Ödül beklentisi doğrulanmadığı zaman öğrenmenin gerçekleşmesi güçtür.
Tolman organizmanın almayı beklediği pekiştireç değiştirilirse performansını düşeceğine inanmaktadır.  Yani öğrenmenin gerçekleşebilmesi için ödül beklentisinin yüksek ve canlı olması gerekir.

Yer Öğrenme: Canlı organizmalar fiziksel çevreleri ile ilgili olarak zihinlerinde bir harita oluştururlar.
Hangi nesnenin diğer nesnelerin neresinde olduğunu ve nereye nasıl gidilebileceğini gibi bütün bilgiler bu haritalarımız ne elde ederiz.
Bu haritalar herhangi bir çaba göstermeden kendiliğinden meydana gelen haritalardır.
Bu haritalara yer öğrenme ya da bilişsel harita adı verilmektedir.

Gizil ( örtük) Öğrenme:
İnsanlar algıdaki seçicilik dikkatin dağılması ve motivasyon eksikliği gibi nedenlerden dolayı birçok bilgiyi farkında olmadan öğrenmektedirler.
Belirli bir konuda öğrenme gerçekleştirilirken o konuyla doğrudan yada dolaylı olarak ilgili başka konularıda öğrenilebilmektedir.
Nereden hatırlandığı belli olmayan bilgiler genellikle bu tür öğrenme için gerçekleşmektedir.
Gizil öğrenme türü performansa dönüştürülemeyen bir öğrenme türüdür. Ve performansa dönüştürülünce ye kadar bellekte gizli tutulur.
Örneğin evden okula giderken etrafımızda hiç dikkat etmediğimiz halde biri aradığında bize bir şey sordu zaman hemen cevaplarız.

Kateksis: Kateksis belli türkü durumlarıyla belli nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesine işaret eden bir durumdur.
Belli uyarıcılar belli dürtüleri doyurmakla ilişkilendirildiğinde ve türkü tekrar ortaya çıktığında organizma bu uyarıcı arama eğiliminde olur.
Örneğin Karadenizli biri acıktığımda açlığını hamsinin giderilmesi.  Yada İtalyan olan birinin açlığın makarna İnan gidermeye çalışması,  ya da Adanalı'nın
arayıp karnını kebaplar doyurma güdüsü gibi.
Organizma belli dürtü durumlarında belirli nesnelerden kaçınmayı öğrenmiş ise bu durum olumsuz kateksis olarak isimlendirilir.
Örneğin Müslümanların domuz etinden kaçınması gibi.

Eşdeğer İnançlar:
Alt amaç esas amaçla aynı etkiye sahip olduğunda alt amaç eşdeğer inanç oluşturmaktadır.
Tolman öğrenme türünün fizyolojik dürtülerden çok sosyal dürtülerin doyurulması ile ilgili olduğunu düşünmektedir.
Örneğin yüksek not alma algısı Öğrencinin bir müddet sevgi ve kabul edilme ihtiyacını tatmin edecektir Hatta arkadaşlarına aldığı notlar dansöz etmese bile öğrenci için hava almak sevilme ve kabul edilmeye eşdeğer bir durumdur.

Edimsel (Operant-Araçlı) Koşullanma ve Özellikleri



Edimsel (Operant-Araçlı) Koşullanma
Organizmanın çevre ile etkileşimi sonucu yaptığı davranışın ödüllendirilmesi ya da cezalandırılmasına göre devam edip etmemesidir. Başka bir ifadeyle organizmanın kendi davranışlarını sonuçlarına bağlı olarak gerçekleşen davranış değişiklikleri şeklinde tanımlanabilir. Yani edimsel koşullanmada davranış önce gerçekleşir ödül yada ceza davranışa göre sonradan ortaya çıkan durumdur.

Edimsel ve Klasik koşullanmanın Karşılaştırılması


Klasik (Tepkisel) koşullanma

  • Oganizma pasiftir ve olaylar organizmanın dışında gerçekleşir. Onun bir şey yapması gerekmez.
  • Uyarıcı tepki ( u- t )davranışıdır.
  • Uyarıcı bir ışık ya da ses gibi belirli bir olaydır. Tepki de tıpkı uyarıcı gibi belirlidir.
  • Pekiştirme daima organizmanın yaptığından bağımsız olarak koşullu uyarıcının sunulmasından hemen sonra yapılır. Pekiştirme gösterilen tepkiden bağımsızdır.
  • Genelleme ve ayırt etme istemsiz duygusal ve fizyolojik tepkilerdir.
  • Sönme davranışın ortadan kalkması anlamında kullanılır. Koşulsuz uyarıcının yokluğunda koşullu uyarıcı tekrar tekrar verilirse koşullu tepki ortadan kalkar.
  • Temsilcisi pavlov’dur.


Edimsel (operant) koşullanma
  • Organizma aktiftir. isteyerek ortaya çıkan davranışlarla ilgilenir.
  • Davranış uyarıcı ( t –u) biçimindedir. Yani tepki uyarıcı şeklindedir.
  • Tepkilere tesadüf idir başlangıçta çeşitlilik gösterir.
  • Pekiştirme yapılan tepkiye bağımlıdır. Organizma yalnızca doğru tepki gösterirse pekiştirilir.
  • Genelleme ve ayırt etme istemli bir süreç haline geçirilmeye çalışılır.Tepkiler açık ve bilinçlidir. İstenilen bilgiler geribildirim ve alıştırma yolu ile sağlanır.
  • Sönme davranışın ortadan kalkması anlamında kullanılır. Davranış pekiştirilmesi sönme gerçekleşir temsilcisi Skinner’dir.

Pekiştireç: Her davranışı izleyen ve organizma üzerinde olumlu bir etki yaratarak davranışın ortaya çıkma ihtimalini artıran uyaranlara pekiştireç denir.

Olumlu pekiştireç: Her ortama konulduğunda belirli bir davranışın yapılma olasılığını arttıran veya ortadan çekildiğinde belli bir davranışın yapılma sıklığı azaltan uyarıcılardır.

Olumsuz pekiştireç: Ortama konulduğunda belli bir davranışın yapılma olasılığını azaltan veya ortamdan çekildiğinde belli bir davranışın yapılma sıklığı arttıran uyarıcılardır.

İkincil pekiştireç türleri: 
Nesnel pekiştireçler ,Bunlar oyuncak , eşya araç gibi somut nesnelerdir.
Etkinlik pekiştireçleri, sözel ya da fiziksel bir uğraşı yerine getirilmesidir. Şarkı söylemek şiir okumak, piknik ,yapmak gibi
Sosyal pekiştireçler, Gülümseme , baş okşama, sarılma övgüde bulunma ,ayrıcalık tanıma gibi 
Sembolik pekiştireçler, Tek başlarına bir anlamı olmayan , ancak başka bir pekiştireç ile değerlendirilebilen, puan, jeton, kupon ,yıldız , para gibi dönüştürülebilir nesnelerdir.

Birincil pekiştireçlerin özellikleri:

  • Çok fazla sunulduğunda veya hiç sunulmadığında o kişinin pekiştirici ilişkin aşırı doygunluk veya yoksulluk yaşamasına neden olabilir.
  • Zaman içerisinde pekiştireç olma özelliklerini yitirmezler.
  • Eğer sistematik olarak birincil pekiştireç kullanmak isteniliyorsa bireyin uygulama dışında pekiştirici kolayca ulaşması engellenmelidir.
  • Az miktarda sunulması yararlıdır.
  • Zamanla birincil pekiştireçlerin yerini ikincil pekiştireçlerin alınması önerilmektedir.
  • Birincil pekiştirecin hemen tüketilebilecek miktarda olması ancak doyuma da hızlı bir şekilde yol açmaması önemlidir.


 Pekiştirme Tarifeleri
Sürekli pekiştirme: En çok kullanılan pekiştirme tarifesi sürekli pekiştirmedir.
Bu tarife göre yeni bir şey öğretilirken kullanılmaktadır. Tepki öğrenildikten sonra sürekli pekiştirme bırakılıp diğer pekiştirme tarifeleri uygulanmalıdır. Aksi takdirde bir müddet sonra pekiştirmenin etkisi kalmayacaktır.
Ayrıca sönmeye karşı en az dirençli olan pekiştirme tarifesi sürekli pekiştirmedir.
Örneğin; çocuk istenilen davranışı her yaptığında ödüllendirmek sürekli pekiştirmeyi örneklendirir.

Sabit oranlı pekiştirme: bu tarifede organizmanın belli bir sayıdaki davranışı pekiştirilir.
Örneğin öğrencinin her 5 doğru cevabını bir artı vermek.

Sabit aralıklı pekiştirme:
Organizmanın belli bir zaman dilimi içinde yer alan davranışları pekiştirilir. Bu tarife türünde doğru davranış sayısı önemli değildir. Burada önemli olan geçen zaman aralığıdır.
Örneğin;  yazılı tarihleri , memurların aybaşında maaş almaları.

Değişken oranlı pekiştirme: Değişken oranlı pekiştirme tarifesinde her 10 tepkiden sonra belli sayıdaki tepkinin pekiştirilmesi yerine , değişken sayıdaki tepkiler pekiştirilir. Yani her 10 tepkiden sonra değil , bazen 3 tepkiden sonra, bazen 7 tepkiden sonra ,  bazen ise 9 tepkiden sonra davranış pekiştirilir.
Değişken oranlı pekiştirme tarifesi en yüksek sayıda tepki üreten tarife türüdür.
Çünkü pekiştirmenin hangi davranıştan sonra geleceğini bilmeyen organizma sürekli tepki üretmek zorundadır. Bu pekiştirme sönmeye karşı en dirençli olan tarifedir.

Değişken aralıklı pekiştirme: Değişken aralıklı pekiştirme tarifesinde zaman sabit değildir.
Verilen pekiştireçler bazen hemen bazen daha geç kazanılabilir.
Değişken oranlı pekiştirme tarifesinde olduğu gibi bunda da ortalama zaman önemlidir.
Örneğin pekiştirme ortalama 3 dakikada yapılacaksa ilki 2 dakika sonra ikincisi 5 dakika sonra üçüncüsü 4 dakika sonra yapılabilir. Bu pekiştirme türünde de pekiştirecin ne zaman geleceği bilinmediği için organizma sürekli aktif olmak zorundadır.

Edimsel Koşullanma Kuramının Temel Öğeleri
Sönme , Kendiliğindengeri gelme ,BiçimlendirmeUyarıcı genellemesi ve ayırt etme bu kavramlar için daha önce açıklama yapılmıştı.

Zamanlama:
Klasik koşullanma da zamanlama oldukça önemlidir bu koşullanma köründe nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasındaki süre yarım saniyedir.  Bu süre uzadıkça koşullanmanın gerçekleşme suresi de gecikecektir. Bunun için edimsel koşullanmada
pekiştireç davranıştan hemen sonra gelmelidir.

Batıl davranış (batıl inanç) : Batıl davranışların birçoğu edimsel koşullanma ilkelerine göre meydana gelir. Organizma tesadüfen bir davranışı yaptığı sırada o davranışla ilişkili olmamasına rağmen olumlu ya da olumsuz bir pekiştireç alırsa zamanda aldığı pekiştirici davranışla ilişkilendirir ve o davranışı yapma veya yapmama eğilimi gösterir.
Örneğin önünde Siyah kedi geçtikten birinin , 2 dakika sonra başına bir şey gelirse , birey daha sonra önünde Siyah kedi her geçtiğinde başına bir şey gelecekmiş gibi düşünür ve batıl bir inanca sahip olacaktır.

Koşullu anlaşma:
Koşullu anlaşma da bireyin bazı şeyleri elde etmesi için belli şekilde davranmasının gerektiren düzenlemeleri içerir.
Örneğin annenin çocuğuna Ödevini bitirdin zaman oynamak için dışarı çıkaran bilirsin veya odanı Bir hafta boyunca düzenli tuttuğun zaman senin hafta sonunda tiyatroya göndereceğim demesi koşullu anlaşma örnekleridir.

Permack İlkesi:

Permack ilkesine göre organizma birçok etkinlik yapmaktadır. Bunlardan bir kısmının çok sık severek yapmakta bir kısmını ise daha az göstermektedir. Bu ikleye göre bireyin daha sık yapmış olduğu davranışlar kullanılarak daha az yapmış olduğu davranışları pekiştirmek mümkündür.
Örneğin ;bu hafta boyunca derslerini düzenli yaparsan hafta sonu sana bisiklet alacağım. Örneğin ;misafir çocuklarına iyi davranırsan sana çikolata alacağım demek.

Öğrenilmiş Çaresizlik:  Kehanet seligman ve Mayer yaptıkları çalışmalar sonrasında hayvanların belli durumlarda yaptıkları tesadüfi davranışlarla kendilerine verilen elektrik şoklarından kurtulmayı başaramadıklarını bu nedenle Şok'tan kurtulmak için çabalamayı bırakarak hiçbir şey yapmaksızın elektrik şokunun bitmesini beklediklerini ve böylece çaresizliği öğrendiklerini gözlemlemişlerdir.
Araştırmacılar bu duruma öğrenilmiş çaresizlik adını vermişlerdir.
Örneğin küçükken matematik sorularını çözemeyen bir öğrenci büyüdüğü zaman da ne kadar uğraşırsan uğraşayım zaten bu soruları çözemeyeceğini diyerek çöz sorularla uğraşmayı bırakmasın öğrenilmiş çaresizliğe bir örnektir.
Öğrenilmiş çaresizlik yani acizlik, canlıların önceki yaşantılarında belli bir soruna ya da uyarana karşı denedikleri tüm çözümlerin etkisiz olduğunu görüp durumu çözümsüz kabul edip çabalamaktan yani çözüm yolları aramaktan vazgeçmelidir.
Canlı geçmişteki deneyimlerinde elde ettiği olumsuz sonucu Yani “ne yaparsan yap sonuç değiştiremezsin” düşüncesini daha sonra karşılaştığı durumlara geneller.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi toplama kampında esirlerin fırsat olduğu halde kaçma girişiminde bulunmamaları  , kocasından sürekli dayak yiyen kadınların onlardan ayrılmaz fırsatı olduğu halde ayrılmamaları gibi durumlar öğrenilmiş çaresizlik kavramına örnek verilebilir.

Öğrenilmiş çaresizliğin belirtileri şunlardır herhangi bir pekiştirici elde etmek ya da cezadan Kaçmak için davranış göstermeye isteksizlik , genel olarak pasiflik  , ne olursa olsun sonucu kabul etmeye gönüllülük
Kendini Gerçekleştiren Kehanet : Bireyin herhangi bir konu hakkındaki olumsuz düşüncelerinin o eylemi yapmaya kalkıştığı anda düşüncelerin aynen gerçekleşmesi  , kendini doğrulamış olur. Yani Kehanet Gerçekleşmiş olur.  Örneğin matematik problemi çözmeye Kalkan bir öğrencinin “Ben yanlış yaparsam tahtadan rezil olurum” düşüncesi tahtada kalktığı zaman gerçekleşir.


Davranışçı Kuram ve Klasik Koşullanma Yolu İle Öğrenme



Davranışçı Kuram ve Klasik Koşullanma Yolu İle Öğrenme



DAVRANIŞÇI (ÇAĞIRIMSAL ya da BAĞSAL) KURAM
İnsan zihninin işleyişi Psikolojinin temel konusudur ve Bu konu üzerinde ilk çalışanlar genel olarak felsefecilerdir.
Çünkü zihinde olup bitenleri dışarıdan gözlemlenmektedir.
Bu durum Psikolojinin pozitif bir bilim olarak var olmasını güç hale getirmiştir.
Bunun farkına varan watson 1920 de zihinde olup bitenlerle hiç ilgilenmeden bireyin gözlenebilen davranışlarını incelemeyi amaçlamış ve davranışçı yaklaşımın kurmuştur.
Davranışçı yaklaşım bireyin gözlenebilen , dolayısıyla da ölçülebilen davranışlarını incelemeyi Psikolojinin tek bilimsel yöntemi olarak savunur.

Davranışçılar bu şekilde psikolojinin ve dolayısıyla da eğitim psikolojisinin bilimsel bir zemine oturtulması da önemli rol oynamıştır.

Davranışçı Kuramın Temel İlkeleri
Davranışlar çalışmalarını şu temel ilkelerden yola çıkarak yapmışlardır.

  • İnsan ve diğer canlıların öğrenmeleri birbirine benzemektedir.
  • Hayvanların öğrenmesi üzerine çalışarak insanların öğrenmesi açıklanabilir.
  • İnsanın Duygu düşünme inanç gibi özellikleri Eğer davranışa dönüşmesinde ise doğrudan gözlenip ölçülemez. O nedenle bilimsel olarak ele alınıp incelenmez. Ancak organizmanın gözlenen davranışlarında bir değişiklik olduğunda öğrenmeden bahsedilebilir.
  • Yani öğrenme için muhakkak gözlenebilir davranış şarttır.
  • Tüm öğrenmeler aynı basit kurallara göre işler.
  • İnsanın Zihni doğduğundan boş bir levha gibidir. Yani insan doğuştan hiçbir şey geçirmez.
  • Bütün davranışsal değişimler yaşantı sonucu elde edilir.
  • Öğrenmede  uyarıcı ve tepki bağı önemlidir.
  • Uyarıcı - tepki bağına verdikleri bu öneminden dolayı davranışçı kuramlara U-T  yani uyarıcı tepki kuramcıları veya çağrışım kuramcıları denir. Davranışçı kurama ayrıca Bağsal öğrenme kuramı da denir.


Thorndike , Watson , Guthrie ,  Skinner, ve Pavlov  önde gelen davranışçı kuramcılardır.
Günümüzde öğrenme kuramlarından eğitim ve öğretimi en çok etkileyen kuram, “Davranışçı Kuram’dır.”

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA( ŞARTLANMA)

Klasik (ya da tepkisel) şartlanma ile ilgili bilgilerin temeli Pavlov'un araştırması sırasında köpeklerin yiyecekleri verilmeden önce salya salgıladıkları ortaya koymasına dayanır.
Pavlov'un yaptığı deney de köpeği önce nötr bir uyarıcı olan zil sesi verilmiş ve beklenildiği gibi köpek zil sesine karşı yiyeceklere verdiği türden bir tepki ( salya tepkisi gibi bir tepki) vermemiştir.

Bu aşamada şu kavramları açıklamakta fayda görmekteyiz.

Nötr uyarıcı : Organizmayı koşullanma sürecinin başlangıcında tepki vermeye götürmeyen uyarıcıdır.
Bu uyarıcı başlangıçta organizmada herhangi bir tepkiye neden olmaz.
Mesela zil sesi deney öncesinde nötr bir uyarıcıdır ve köpek için hiçbir şey ifade etmeyen bir uyarıcıdır. Onu tepki vermeye götürmez.

Doğal uyarıcı ( ya da şartsız ,koşulsuz uyarıcı) : Organizmada doğal olarak belli bir tepkiye yol açan uyarıcıdır.
Bu uyarıcı ile tepki arasındaki bağ koşullanmanın öncesinde vardır.
Başka bir anlatımla organizmada koşulsuz tepkiye yol açan uyarıcıdır.
Örnek verecek olursak:  Hep köpek açısından bakıldığında bir şarta ya da koşula gerek olmaksızın doğal olarak kendisine tepki gösterilen bir uyarıcıdır.
Sıcaklık , soğuk , yiyecek , su gürültü gibi uyarıcılar koşulsuz uyarıcılardır.

Doğal Tepki (yani şartsız ya da koşulsuz tepki ):
Organizmanın belli uyarıcılar karşısında bir şart aranmaksızın verdiği tepkidir.
Örneğin: Et gören köpeğin salyası salgılaması doğal bir tepkidir.
Başka bir ifade ile söyleyecek olursak koşulsuz uyarıcı ya verilen tepkidir.
Canlının doğuştan sahip olduğu bir tepkidir.
Bu tepki bir öğrenme ürünü değildir.
Örneğin sıcak bir ortamda terlemek ya da soğuk bir ortamda üşümek titremek bir öğrenme değil doğuştan gelen bir şeydir.


Şartlı Uyarıcı (yani koşullu uyarıcı): Belli bir şarta bağlı olarak organizmayı tepki vermeye götüren uyarıcıdır.
Bu şart koşullanmanın gerçekleşmiş olması, yani nötr uyarıcının koşullu uyarıcı dönüşmesidir.
 

Şartlı Tepki (ya da koşullu tepki) : Belli bir şarta bağlı olarak verilen tepkiye ise şartlı tepki verilmektedir.
Örneğin zilden sonra salya salgılamak şartlı tepki vermektir.
Çünkü Salya  zilden sonra gelen et şartına bağlanmıştır.


Limonu ilk kez gören bir kişiyi limana karşı herhangi bir tepki vermez.
Yani limon Başlangıçta ne tür bir uyarıcıdır.
Limonun ekşi tadı ise koşulsuz uyarıcıdır.
Ekşi tat ağızda sulanmaya yol açar. Ekşi tadın ağız sulandırılması ise koşulsuz tepkidir.

Klasik koşullanmanın iki temel kuralı vardır ve klasik şartlanma ancak şu iki durumda meydana gelmektedir.

1-Şartsız uyarıcı doğal bir uyarıcı olmalıdır.

2-Şartsız uyarıcı ile şartsız tepki arasındaki bağ doğal bir bağ olmalıdır.



Klasik Şartlanmanın ilkeleri
Pavlov  çalışmaları sonucunda klasik şartlanma ile ilgili bazı ilkeler ortaya koymuştur.
Bu ilkeler büyük oranda edimsel koşullanma için de geçerlidir.

Şimdi ilkeleri birer birer ele alarak kısaca açıklayalım.

1) Bitişiklik: Şartlanma sonucunda şartlı uyarıcı ( zilin) ve doğal uyarıcının (et) verilme zamanlarının birbirine yakın olması önem kazanmaktadır.
Koşullanmanın gerçekleşmesi bu iki uyarıcının art arda verilmesine bağlıdır.
Genel olarak şartlı uyarıcı doğal uyarıcıdan yarım Saniyelik bir süre önce verildiğinde en etkili şartlanmanın oluştuğu İleri sürülmektedir.
Şartlı ve doğal uyarıcıların ardı ardına verilmesi durumuna bitişiklik adı verilmektedir.
Ancak bazen şartı ile doğal uyarıcı arasındaki zaman aralığı yarım saniye geçebilir. Buna rağmen organizma koşullanmış olabilir.
Bu duruma ise gecikmeli koşullanma veya gecikmiş koşullanma adı verilir.

2) Habercilik (uyaran sıralaması): Şartlı uyarıcı (zil) doğal uyarıcının (etin) geleceğini haber verici bir nitelik taşıdığı zaman öğrenme daha kolay ve daha hızlı gerçekleşmektedir.
Bu nedenle şartlı uyarıcıdan sonra her seferinde doğal uyarıcının verilmesi gereklidir.
Koşullanma sürecinde bazen et , bazen de doğal uyarıcı olan elektrik şoku veya köpeğe acı veren iğne gibi diğer uyarıcılar verirsek hayvan zil den sonra hangi doğal uyarıcının geleceğini bilemeyeceği için hangi doğal tepki vereceğini karar veremeyecek ve bu nedenle koşullarına söz konusu olmayacaktır.

3.Pekiştirme : Daha önce de söz edildiği gibi pekiştirme belli bir uyarıcı karşısında yapılan davranışın tekrarlanma olasılığını arttırılmasıdır. Davranışı pekiştirme de kullanılan uyarıcıya ise pekiştireç denir.
Klasik koşullanmada doğal uyarıcı pekiştirecektir.

Davranışçı kurama göre hangi tür pekiştireç kullanılırsa kullanılsın öğrenmenin anahtarı pekiştirmedir.
Eğer pekiştirmek yoksa öğrenme de yoktur.

4.Sönme : Doğal uyarıcının yani etinin çekilmesi ya da bir başka deyişle pekiştirmenin yapılmaması halinde şartlı uyarıcıya yani zile verilen şartlı tepkinin ortadan kalkmasıdır.
Yani davranışta sönme meydana gelmesidir.
Ancak araştırmalar doğal uyarıcının ya da pekiştirecin ortadan kaldırılması ile , önce sönmesi istenilen davranışın sıklığında bir artış olduğunu göstermektedir ki buna sönme patlaması denir.
Ancak daha sonra pekiştireceğini verilmemeye devam edilmesi, yani bu konuda ısrar edilmesi durumunda davranışın zamanda söndüğü görülmektedir.
Burada sönmenin süresi üzerinde o davranışın ne kadar pekiştirildiği de önem kazanmaktadır.

Örneğin zil sesini koşullanmış olan köpeği zil sesinden sonra bir süre et verilmezse köpek bir süre sonra zil sesine tepki vermemeye başlar yani zile karşı tepkisi sönmüş olur.

5) Kendiliğinden geri gelme: Sönme ile şartlı uyarıcı zil ve şartlı tepki salya arasındaki bal zayıflamaktadır.
Sönmeden bir süre sonra şartlar değiştirilse bile şartlı uyarıcının yani zilin tekrar verilmesi şartlı tepkinin tekrar oluşmasına yol açabilir.
Bu duruma da kendiliğinden geri gelme denilmektedir.

6) İkinci dereceden koşullanma: (ya da üst düzey koşullanma veya birden fazla uyarıcıya koşullanma)

Klasik koşullanmada şartlı uyarıcı yani zil sesi ve şartsız uyarıcı yani et birçok kez birlikte verilerek şartsız uyarıcının meydana getirdiği etkiyi şartlı uyarıcının da oluşturması sağlanmaktadır.
Yani deney başladıktan bir süre sonra tek başına zil sesi verildiğinde de köpek salyası salgılar hale gelir.
Bundan sonra ikinci bir şartlı uyarıcı şartlanma sürecinde sokulabilir.
Örneğin birinci şartlı uyarıcıdan sonra yani izinden hemen sonra Işık ikinci şartlı uyarıcı olarak verilebilir.
Daha sonra önce birinci şartlı uyarıcı , yani zil sesine sonra ise ikinci şartlı uyarıcı olan ışık olmak koşuluyla uyarıcılar birkaç kez aynı anda birlikte verilip hemen arkasında da doğal uyarıcı olan et verildiği zaman bir müddet sonra her iki uyarıcının da gerek beraber gerekse ayrı ayrı salya tepkisini meydana getirdiği gözlenmektedir.
Yani köpek iki uyarıcıya birden şartlanmaktadır. Buna üst düzey koşullanma denilir.

7) Gölgeleme: İki şartlı uyarıcı birlikte verildiği zaman şartlanma daha çok dikkati çeken şartlı uyarıcıya karşı meydana gelmektedir. Diğeri ise etkisiz kalmaktadır.
Bu duruma gölgeleme denilmektedir.
Örneğin zil sesi çok güçlü olursa zil sesi ile aynı anda verilen ışık dikkat çekmemekte ve zil sesinin gölgesinde kalmaktadır.

8)Genelleme ve ayırt etme:  Bir uyarıcı tepki vermeyi öğrenen organizma buna benzer uyarıcılar karşısında da bu tepki gösterebilir. Buna genelleme denir.
Örneğin kedi tarafından tırmalanmak bir çocuk kediye benzer hayvan olan tavşanı da gördüğü zaman aynı korku etkisini gösterir.

Bunun yanında organizmaya uyarıcılar ayırt etmesi öğretilebilir.
Bir organizmanın belli bir tepki tek bir durum veya nesneye karşı sergileyip başka nesne veya durumlara karşı sergilememesi sürecini ayırt etme süreci denir.
Örneğin çocuğa kediyle tavşanın farkını öğretirsek çocuk bir süre sonra sadece kendisini tırmalayan kediden korkma davranışını gösterir tavşandan ise korkmaz Çünkü ikisi arasındaki farkı artık bilmektedir.

Klasik şartlanmanın özellikleri
 Klasik şartlarının Benim üç temel özelliğini şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Klasik şartlanma refleksif davranışlara dayalı olarak geliştirilmiştir.
klasik şartlanma korku irkilme heyecanlanma gibi bazı duygusal davranışların farklı bir uyarıcıya yönlendirilmesinde başarılı sonuçlar vermektedir.

2.Klasik şartlanma da tepki çevreden gelen uyarıcılarla başlar.

3.Klasik şartlanma için aralıklı bir şekilde yapılan tekrar son derece önemlidir.
Çünkü bu durum davranışı pekiştirir.

Klasik koşullanmaya ortadan kaldırma yöntemleri klasik şartlanma ortadan kaldırmanın üç yöntemi vardır. Bunlar sırasıyla şu şekildedir.

1-)Sistematik duyarsızlaştırma: Bu yöntemi Watson ve Jones  3 yaşındaki bir çocuğun korkularını tedavi etmede kullanmışlardır.
Çocuk tavşandan , yünden ve kurbağadan korkmaktadır.
Araştırmacılar tavşanı çocuğun görebildiği ama zarar görme olasılığı olmayan bir uzaklığa koyup her defasında çocuğa biraz daha yaklaştırmışlar sonunda çocuğun korkmadan tavşana yaklaşması ve dokunmasını sağlayarak , korkusunu azaltıp tedavi etmişlerdir.
Buna da sistematik olarak adım adım yapılması nedeni ile sistematik duyarsızlaştırma adını vermişlerdir.
2-) Davranışın sönmesini bekleme: Şartlı uyarıcıdan sonra şartsız uyarıcı verilmezse bir süre sonra şartlı tepkinin ortadan kalktığı yani sönmeye başladığı görülür.

3-) Karşıt Şartlama(Koşullama): Şartlı uyarıcı istenmeyen şartlı bir tepki yerini zıt bir tepki yaratan bir uyarıcı ile eşleştirilmektedir.
Örnek: Matematik dersinde nefret eden yada korkan öğrencilerin bu olumsuz tutumunu ortadan kaldırmak için öğretmenin dersi ilginç hale getirilmesi, öğrencilerle daha iyi iletişim kurması ve onlara sık sık pekiştireç vermesi sayesinde öğrencilerin matematik dersine karşı olumsuz tutumlarına ortadan kaldırabilir.
Böylece öğrencilerin Matematik dersine daha önceden göstermiş oldukları olumsuz tepki daha sonra olumlu tepkiye dönüşecektir.




İnsancıl (Hümanistik) Kuramın Temel ilkeleri ve Benlik Algısı