öğrenme psikolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öğrenme psikolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2016 Çarşamba

Sosyal Öğrenme Kuramının Temel İlkeleri ve Temel Kavramları


Sosyal Öğrenmeci (bilişçi) Kuram:  Bireyler yanlızca kendi deneyimlerinden dolayı  değil başkalarının davranışlarını seyrederek de öğrenebilirler.
Bu öğrenme türüne model alma , gözlem yoluyla ya da taklit etme yoluyla öğrenme de denilmektedir.

Sosyal öğrenme kavramını ilk olarak Rotter tarafından kullanmı bir kavramdır.
Günümüzde ise sosyal öğrenme kuramı denildiğinde akla gelen ilk kişi Bandura'dır.
Bandura'nın ortaya koyduğu sosyal öğrenme kuramı bilişsel öğrenme kuramı ile analitik davranışçı kuramın birleştirilerek ortaya konulması ile oluşturulmuş olan orta bir yoldur.

Sosyal öğrenme kuramının temel ilkeleri
  • Sosyal öğrenme kuramı özellikle davranışçı Kuramdan ayıran üç temel ilkesi vardır.
  • Davranış öğrenilebilir fakat hemen gösterilmeye bilir.
  • Öğrenme her zaman bizzat model alan kişiye verilen pekiştirece bağlı değildir.
  • İnsan uyarıcıya tepki veren pasif ve basit bir organizma değildir.
  • Sosyal öğrenme kuramının öncüleri arasında Zimmerman ve Bandura’dır.

Sosyal öğrenme kuramının temel kavramları

1-) Pekiştirme : Bandırma'ya görev pekiştirmeyi bilgi verici ve güdüleyici nitelikte olmalıdır.
Birey belirli durumlarda nasıl davranması gerektiğini pekiştirme yoluyla öğrenmelidir.
Bandura’ya  göre üç tür pekiştirme vardır.
Bunlar: Dolaylı pekiştirme , doğrudan pekiştirme ve içsel pekiştirmedir.
A. Dolaylı pekiştirme: Modelin yapmış olduğu davranışlar sonucunda ödüllendirilmesi gözlemleyenin o davranışı taklit etmesini güçlendirmektedir ve gözlemcinin de bu davranışı tekrarlanma olasılığını arttırmaktadır.
Örneğin sınıftaki soruya doğru cevap vererek sözlü notu alan arkadaşını gözlemleyen Tuğçe'nin de derse çalışarak sorulara doğru cevap vermeye çalışması buna örnektir.

B. Doğrudan pekiştirme: Bireyin davranışı yapan modeli izlemesinin ve bu davranışı taklit etmesinin ve de davranış için doğrudan pekiştireç almasını içeren pekiştirme türüdür.
Yani bir iki bir iki kişiyi model aldıktan sonra onun ortaya koyduğu davranışı bizzat kendisi yapar ve hemen arkasında model aldığı davranış için pekiştireç alırsa bu doğrudan pekiştirme olur.

C.İçsel pekiştirme: Bireyin başkalarının tepkilerini aldırmadan kendi kişisel standartlarına ulaşmak için çaba harcamasıdır.
İçsel pekiştirme kendi amaçları belirleme kendi gelişimini gözleme ve amaçlarına ulaşmak için bireyin kendini güdülemesidir.
Bireyin kendine değer vermesini sağladığından kendi kendini pekiştirme dışsal pekiştirmeden daha önemli bir durumdur.

2-)Dolaylı Ceza:  Modelin istenmedik davranışı yaptığında ceza aldığını gözlemlenmesi gözlemleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır veya ortadan kaldırır.
Başka bir ifadeyle gözlemleyende ceza etkisi oluşturur.

Örneğin yazılıda kopya çekerken yakalanan ve ceza alan arkadaşını gören Mehmet'in yazılıda kopya çekme eğilimini girmemesi.

3-)Dolaylı Duygusallık: Bu kurama göre birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır.
Birçok insan doğrudan kendileri bir zarar görmedikleri halde fareden , yılandan korkarlar.
Bu korkuların nedeni söz konusu korkulara sahip modellerin gözlenmesidir.
Modeller birtakım davranışları ile gözleyen kişiye birçok mesaj verir ve gözlemci dolaylı yaşantı kazanarak aynı korkulara sahip olur.
Örneğin evde fare gördüğü için bağırıp masanın üstüne çıkan annesini gören Ecem bu korkuya sahip olur ve fare gördüğü zaman o da korkup çığlık atacaktır.
Çünkü Ecem’e farenin korkulacak bir hayvan olduğu fikri yerleşmiştir.

Sosyal öğrenmeyi etkileyen faktörler : Sosyal öğrenmeyi etkileyen üç temel faktör vardır. Bunlar sırasıyla gözlemcinin özellikleri , modelin özellikleri , model alınan davranışın özellikleridir . Sosyal öğrenmeyi etkileyen faktörlerin en önemli olanları gözlemciye ve modele ait olanlardır.

Kavrama Yoluyla Öğrenme (İçgörüsel Buluş) Problem Çözme ve Yaratıcı Düşünme



İçgörüsel Buluş (kavrama yoluyla öğrenme) ve Problem Çözme

Gestalt kuramının öncülerinden Köhler maymunlarla yapmış olduğu deneylerde karmaşık öğrenmelerin bazen kavrama yoluyla aniden oluştuğunu bulmuştur.
Köhler yaptığı deneyde muzları kafese , maymunların normal yollarla ulaşamayacağı ancak yeni teknikler kullanarak alabilecekleri içinde yerleştirmiştir.
Maymunlar birçok yol denedikten sonra en sonunda sandıkları üst üste koyarak muzları ulaşmayı başarmışlardır.
Bu anlayışa göre birey problemin çözümünü bir süre düşündükten sonra bulunmaktadır.
Problemin çözümü için gerekli bütün araç gereç ve yollar problem çözümleninceye kadar zihinde düşünülmektedir.
Problemin çözümü aniden bulunduğunda ise problemin çözümü için gerekli iç görü kazanılmış olmaktadır.

Kavrama yoluyla öğrenmede;

  • Problemi odaklanılır. Problemleri süzücü dikkatle değil seçici dikkatle ilgilenilir.
  • Daha önceki deneyimler zihinde tasarlama yapılırken kullanılır. Yani geçmişteki deneme yanılmalar çözüm için alt yapı oluşturur.
  • Tasarlama zihindedir ve deneme yanılma zihindeki tasarlama sürecinde vardır.
  • Ancak dışarıdan gözlemlenemez.
  • Çözüme geçiş aniden olur.
  • Sorun bir denemede çözülür. Ancak elbette ki daha önce dışarıdan gözlemlenemeyen zihinsel tasarlama sürecinin bu çözümde katkıları vardır.
  • İç görü ile kazanılan deneyim uzun süre hatırlanır.
  • İç görü ile kazanılan deneyim başka durumlarda kolayca uyarlanır.
  • Birey çözen çözüm yoluna odaklanır problemin üzerinde düşünür yine problemi dikkatini yoğunlaştırır.

         
                                  ÜRETİCİ (YARATICI) DÜŞÜNME

Wertheimer iki tür problem çözme yolu olduğundan söz etmektedir.
Bunlardan ilki A türü çözümlerin kullanıldığı problem çözme yoludur ve bunlar gestalt ilkelerini dayalıdır ,orjinaldir , iç görüseldir yani problemin doğasını temel yapısını anlamayı gerektirir. Çözüm bir başkası tarafından değil birey tarafından bulunur kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre hatırlanabilir. Bu tür çözümler üretici çözümlerdir.
Üretici düşünme aynı zamanda yaratıcı düşünmedir.
Yaratıcı düşünme bir nesneyi bir kavramı alışılmış amacı dışında kullanmak ya da iki kavram arasında bugüne kadar kurulmamış bir ilişki kurmaktır.
Yaratıcı düşünme insanın doğada ya da toplumda karşılaştığı problemlerin çözümleri ne büyük katkıda bulunur.
Ancak yaratıcı düşünmeyi engelleyen bazı faktörler vardır. Bu faktörleri şöyle sıralayabiliriz.

  • Duygusal etkenler
  • Kültürel etkenler
  • Geçmiş deneyimlerin etkisi
  • İşleve takılma
  • Algısal engeller

Bilişsel Ağırlıklı Davranışçı Kuramlar / Gestalt Kuramı



Bilişsel Ağırlıklı Davranışçı Kuramlar

İşaret - Gestalt Kuramı - Tolman

Tolman , kuramını ilk olarak amaçlı davranışçılık olarak daha sonra ise işaret gestalt ya da beklenti kuramı olarak adlandırmıştır.
Tolman öğrenme kuramı davranışçılık ile gstalt’ı  birleştiren bir Kuramdır.
Tolman davranışçılar gibi psikolojinin tamamıyla objektif bir bilim olmasının savunmuş içe bakış yöntemini reddetmiştir.
Davranışçılar gibi davranışların açıkça ölçülmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak Tolman davranışların davranışın bilişsel yönüne çok az değer verdiğini düşünmüştür.

Ayrıca Tolman davranışların savunduğu gibi küçük davranış birimleri ile hareketlerle değil, bütüncü davranışlarla çalışmak gerektiğini savunmuştur.

Tolman’a göre davranış amaca yöneliktir ve davranış ulaşılacak amaç doğrultusunda çevre koşullarına göre değiştirilebilir uyum sağlanabilir bir özelliğe sahiptir.

Tolman’a göre öğrenme temel olarak çevreyi keşfetmek sürecidir.
Organizma araştırma yoluyla belli bazı olayların belirli başka olaylara yol açtığını ya da bir işaretin diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunu kullanarak amacına ulaşır.
Bu öğrenme türüne uyarıcı tepki (u- )t öğrenme değil,  uyarıcı uyarıcı ( u- u) öğrenme denilmektedir.

Ödül Beklentisi: Organizma problem durumlarında amaca ulaşmak için çaba sarf eder.
Hangi yolu izler ise ile ulaşabileceğini belirlemeye çalışır.
Bana göre bir problem çözme durumunda amacı nerede olduğunu ve bu amaca ulaşmak için izleyeceğimiz en kısa yolu öğreniriz.
Ödül beklentisi doğrulanmadığı zaman öğrenmenin gerçekleşmesi güçtür.
Tolman organizmanın almayı beklediği pekiştireç değiştirilirse performansını düşeceğine inanmaktadır.  Yani öğrenmenin gerçekleşebilmesi için ödül beklentisinin yüksek ve canlı olması gerekir.

Yer Öğrenme: Canlı organizmalar fiziksel çevreleri ile ilgili olarak zihinlerinde bir harita oluştururlar.
Hangi nesnenin diğer nesnelerin neresinde olduğunu ve nereye nasıl gidilebileceğini gibi bütün bilgiler bu haritalarımız ne elde ederiz.
Bu haritalar herhangi bir çaba göstermeden kendiliğinden meydana gelen haritalardır.
Bu haritalara yer öğrenme ya da bilişsel harita adı verilmektedir.

Gizil ( örtük) Öğrenme:
İnsanlar algıdaki seçicilik dikkatin dağılması ve motivasyon eksikliği gibi nedenlerden dolayı birçok bilgiyi farkında olmadan öğrenmektedirler.
Belirli bir konuda öğrenme gerçekleştirilirken o konuyla doğrudan yada dolaylı olarak ilgili başka konularıda öğrenilebilmektedir.
Nereden hatırlandığı belli olmayan bilgiler genellikle bu tür öğrenme için gerçekleşmektedir.
Gizil öğrenme türü performansa dönüştürülemeyen bir öğrenme türüdür. Ve performansa dönüştürülünce ye kadar bellekte gizli tutulur.
Örneğin evden okula giderken etrafımızda hiç dikkat etmediğimiz halde biri aradığında bize bir şey sordu zaman hemen cevaplarız.

Kateksis: Kateksis belli türkü durumlarıyla belli nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesine işaret eden bir durumdur.
Belli uyarıcılar belli dürtüleri doyurmakla ilişkilendirildiğinde ve türkü tekrar ortaya çıktığında organizma bu uyarıcı arama eğiliminde olur.
Örneğin Karadenizli biri acıktığımda açlığını hamsinin giderilmesi.  Yada İtalyan olan birinin açlığın makarna İnan gidermeye çalışması,  ya da Adanalı'nın
arayıp karnını kebaplar doyurma güdüsü gibi.
Organizma belli dürtü durumlarında belirli nesnelerden kaçınmayı öğrenmiş ise bu durum olumsuz kateksis olarak isimlendirilir.
Örneğin Müslümanların domuz etinden kaçınması gibi.

Eşdeğer İnançlar:
Alt amaç esas amaçla aynı etkiye sahip olduğunda alt amaç eşdeğer inanç oluşturmaktadır.
Tolman öğrenme türünün fizyolojik dürtülerden çok sosyal dürtülerin doyurulması ile ilgili olduğunu düşünmektedir.
Örneğin yüksek not alma algısı Öğrencinin bir müddet sevgi ve kabul edilme ihtiyacını tatmin edecektir Hatta arkadaşlarına aldığı notlar dansöz etmese bile öğrenci için hava almak sevilme ve kabul edilmeye eşdeğer bir durumdur.

Edimsel (Operant-Araçlı) Koşullanma ve Özellikleri



Edimsel (Operant-Araçlı) Koşullanma
Organizmanın çevre ile etkileşimi sonucu yaptığı davranışın ödüllendirilmesi ya da cezalandırılmasına göre devam edip etmemesidir. Başka bir ifadeyle organizmanın kendi davranışlarını sonuçlarına bağlı olarak gerçekleşen davranış değişiklikleri şeklinde tanımlanabilir. Yani edimsel koşullanmada davranış önce gerçekleşir ödül yada ceza davranışa göre sonradan ortaya çıkan durumdur.

Edimsel ve Klasik koşullanmanın Karşılaştırılması


Klasik (Tepkisel) koşullanma

  • Oganizma pasiftir ve olaylar organizmanın dışında gerçekleşir. Onun bir şey yapması gerekmez.
  • Uyarıcı tepki ( u- t )davranışıdır.
  • Uyarıcı bir ışık ya da ses gibi belirli bir olaydır. Tepki de tıpkı uyarıcı gibi belirlidir.
  • Pekiştirme daima organizmanın yaptığından bağımsız olarak koşullu uyarıcının sunulmasından hemen sonra yapılır. Pekiştirme gösterilen tepkiden bağımsızdır.
  • Genelleme ve ayırt etme istemsiz duygusal ve fizyolojik tepkilerdir.
  • Sönme davranışın ortadan kalkması anlamında kullanılır. Koşulsuz uyarıcının yokluğunda koşullu uyarıcı tekrar tekrar verilirse koşullu tepki ortadan kalkar.
  • Temsilcisi pavlov’dur.


Edimsel (operant) koşullanma
  • Organizma aktiftir. isteyerek ortaya çıkan davranışlarla ilgilenir.
  • Davranış uyarıcı ( t –u) biçimindedir. Yani tepki uyarıcı şeklindedir.
  • Tepkilere tesadüf idir başlangıçta çeşitlilik gösterir.
  • Pekiştirme yapılan tepkiye bağımlıdır. Organizma yalnızca doğru tepki gösterirse pekiştirilir.
  • Genelleme ve ayırt etme istemli bir süreç haline geçirilmeye çalışılır.Tepkiler açık ve bilinçlidir. İstenilen bilgiler geribildirim ve alıştırma yolu ile sağlanır.
  • Sönme davranışın ortadan kalkması anlamında kullanılır. Davranış pekiştirilmesi sönme gerçekleşir temsilcisi Skinner’dir.

Pekiştireç: Her davranışı izleyen ve organizma üzerinde olumlu bir etki yaratarak davranışın ortaya çıkma ihtimalini artıran uyaranlara pekiştireç denir.

Olumlu pekiştireç: Her ortama konulduğunda belirli bir davranışın yapılma olasılığını arttıran veya ortadan çekildiğinde belli bir davranışın yapılma sıklığı azaltan uyarıcılardır.

Olumsuz pekiştireç: Ortama konulduğunda belli bir davranışın yapılma olasılığını azaltan veya ortamdan çekildiğinde belli bir davranışın yapılma sıklığı arttıran uyarıcılardır.

İkincil pekiştireç türleri: 
Nesnel pekiştireçler ,Bunlar oyuncak , eşya araç gibi somut nesnelerdir.
Etkinlik pekiştireçleri, sözel ya da fiziksel bir uğraşı yerine getirilmesidir. Şarkı söylemek şiir okumak, piknik ,yapmak gibi
Sosyal pekiştireçler, Gülümseme , baş okşama, sarılma övgüde bulunma ,ayrıcalık tanıma gibi 
Sembolik pekiştireçler, Tek başlarına bir anlamı olmayan , ancak başka bir pekiştireç ile değerlendirilebilen, puan, jeton, kupon ,yıldız , para gibi dönüştürülebilir nesnelerdir.

Birincil pekiştireçlerin özellikleri:

  • Çok fazla sunulduğunda veya hiç sunulmadığında o kişinin pekiştirici ilişkin aşırı doygunluk veya yoksulluk yaşamasına neden olabilir.
  • Zaman içerisinde pekiştireç olma özelliklerini yitirmezler.
  • Eğer sistematik olarak birincil pekiştireç kullanmak isteniliyorsa bireyin uygulama dışında pekiştirici kolayca ulaşması engellenmelidir.
  • Az miktarda sunulması yararlıdır.
  • Zamanla birincil pekiştireçlerin yerini ikincil pekiştireçlerin alınması önerilmektedir.
  • Birincil pekiştirecin hemen tüketilebilecek miktarda olması ancak doyuma da hızlı bir şekilde yol açmaması önemlidir.


 Pekiştirme Tarifeleri
Sürekli pekiştirme: En çok kullanılan pekiştirme tarifesi sürekli pekiştirmedir.
Bu tarife göre yeni bir şey öğretilirken kullanılmaktadır. Tepki öğrenildikten sonra sürekli pekiştirme bırakılıp diğer pekiştirme tarifeleri uygulanmalıdır. Aksi takdirde bir müddet sonra pekiştirmenin etkisi kalmayacaktır.
Ayrıca sönmeye karşı en az dirençli olan pekiştirme tarifesi sürekli pekiştirmedir.
Örneğin; çocuk istenilen davranışı her yaptığında ödüllendirmek sürekli pekiştirmeyi örneklendirir.

Sabit oranlı pekiştirme: bu tarifede organizmanın belli bir sayıdaki davranışı pekiştirilir.
Örneğin öğrencinin her 5 doğru cevabını bir artı vermek.

Sabit aralıklı pekiştirme:
Organizmanın belli bir zaman dilimi içinde yer alan davranışları pekiştirilir. Bu tarife türünde doğru davranış sayısı önemli değildir. Burada önemli olan geçen zaman aralığıdır.
Örneğin;  yazılı tarihleri , memurların aybaşında maaş almaları.

Değişken oranlı pekiştirme: Değişken oranlı pekiştirme tarifesinde her 10 tepkiden sonra belli sayıdaki tepkinin pekiştirilmesi yerine , değişken sayıdaki tepkiler pekiştirilir. Yani her 10 tepkiden sonra değil , bazen 3 tepkiden sonra, bazen 7 tepkiden sonra ,  bazen ise 9 tepkiden sonra davranış pekiştirilir.
Değişken oranlı pekiştirme tarifesi en yüksek sayıda tepki üreten tarife türüdür.
Çünkü pekiştirmenin hangi davranıştan sonra geleceğini bilmeyen organizma sürekli tepki üretmek zorundadır. Bu pekiştirme sönmeye karşı en dirençli olan tarifedir.

Değişken aralıklı pekiştirme: Değişken aralıklı pekiştirme tarifesinde zaman sabit değildir.
Verilen pekiştireçler bazen hemen bazen daha geç kazanılabilir.
Değişken oranlı pekiştirme tarifesinde olduğu gibi bunda da ortalama zaman önemlidir.
Örneğin pekiştirme ortalama 3 dakikada yapılacaksa ilki 2 dakika sonra ikincisi 5 dakika sonra üçüncüsü 4 dakika sonra yapılabilir. Bu pekiştirme türünde de pekiştirecin ne zaman geleceği bilinmediği için organizma sürekli aktif olmak zorundadır.

Edimsel Koşullanma Kuramının Temel Öğeleri
Sönme , Kendiliğindengeri gelme ,BiçimlendirmeUyarıcı genellemesi ve ayırt etme bu kavramlar için daha önce açıklama yapılmıştı.

Zamanlama:
Klasik koşullanma da zamanlama oldukça önemlidir bu koşullanma köründe nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasındaki süre yarım saniyedir.  Bu süre uzadıkça koşullanmanın gerçekleşme suresi de gecikecektir. Bunun için edimsel koşullanmada
pekiştireç davranıştan hemen sonra gelmelidir.

Batıl davranış (batıl inanç) : Batıl davranışların birçoğu edimsel koşullanma ilkelerine göre meydana gelir. Organizma tesadüfen bir davranışı yaptığı sırada o davranışla ilişkili olmamasına rağmen olumlu ya da olumsuz bir pekiştireç alırsa zamanda aldığı pekiştirici davranışla ilişkilendirir ve o davranışı yapma veya yapmama eğilimi gösterir.
Örneğin önünde Siyah kedi geçtikten birinin , 2 dakika sonra başına bir şey gelirse , birey daha sonra önünde Siyah kedi her geçtiğinde başına bir şey gelecekmiş gibi düşünür ve batıl bir inanca sahip olacaktır.

Koşullu anlaşma:
Koşullu anlaşma da bireyin bazı şeyleri elde etmesi için belli şekilde davranmasının gerektiren düzenlemeleri içerir.
Örneğin annenin çocuğuna Ödevini bitirdin zaman oynamak için dışarı çıkaran bilirsin veya odanı Bir hafta boyunca düzenli tuttuğun zaman senin hafta sonunda tiyatroya göndereceğim demesi koşullu anlaşma örnekleridir.

Permack İlkesi:

Permack ilkesine göre organizma birçok etkinlik yapmaktadır. Bunlardan bir kısmının çok sık severek yapmakta bir kısmını ise daha az göstermektedir. Bu ikleye göre bireyin daha sık yapmış olduğu davranışlar kullanılarak daha az yapmış olduğu davranışları pekiştirmek mümkündür.
Örneğin ;bu hafta boyunca derslerini düzenli yaparsan hafta sonu sana bisiklet alacağım. Örneğin ;misafir çocuklarına iyi davranırsan sana çikolata alacağım demek.

Öğrenilmiş Çaresizlik:  Kehanet seligman ve Mayer yaptıkları çalışmalar sonrasında hayvanların belli durumlarda yaptıkları tesadüfi davranışlarla kendilerine verilen elektrik şoklarından kurtulmayı başaramadıklarını bu nedenle Şok'tan kurtulmak için çabalamayı bırakarak hiçbir şey yapmaksızın elektrik şokunun bitmesini beklediklerini ve böylece çaresizliği öğrendiklerini gözlemlemişlerdir.
Araştırmacılar bu duruma öğrenilmiş çaresizlik adını vermişlerdir.
Örneğin küçükken matematik sorularını çözemeyen bir öğrenci büyüdüğü zaman da ne kadar uğraşırsan uğraşayım zaten bu soruları çözemeyeceğini diyerek çöz sorularla uğraşmayı bırakmasın öğrenilmiş çaresizliğe bir örnektir.
Öğrenilmiş çaresizlik yani acizlik, canlıların önceki yaşantılarında belli bir soruna ya da uyarana karşı denedikleri tüm çözümlerin etkisiz olduğunu görüp durumu çözümsüz kabul edip çabalamaktan yani çözüm yolları aramaktan vazgeçmelidir.
Canlı geçmişteki deneyimlerinde elde ettiği olumsuz sonucu Yani “ne yaparsan yap sonuç değiştiremezsin” düşüncesini daha sonra karşılaştığı durumlara geneller.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi toplama kampında esirlerin fırsat olduğu halde kaçma girişiminde bulunmamaları  , kocasından sürekli dayak yiyen kadınların onlardan ayrılmaz fırsatı olduğu halde ayrılmamaları gibi durumlar öğrenilmiş çaresizlik kavramına örnek verilebilir.

Öğrenilmiş çaresizliğin belirtileri şunlardır herhangi bir pekiştirici elde etmek ya da cezadan Kaçmak için davranış göstermeye isteksizlik , genel olarak pasiflik  , ne olursa olsun sonucu kabul etmeye gönüllülük
Kendini Gerçekleştiren Kehanet : Bireyin herhangi bir konu hakkındaki olumsuz düşüncelerinin o eylemi yapmaya kalkıştığı anda düşüncelerin aynen gerçekleşmesi  , kendini doğrulamış olur. Yani Kehanet Gerçekleşmiş olur.  Örneğin matematik problemi çözmeye Kalkan bir öğrencinin “Ben yanlış yaparsam tahtadan rezil olurum” düşüncesi tahtada kalktığı zaman gerçekleşir.


Davranışçı Kuram ve Klasik Koşullanma Yolu İle Öğrenme